Allah İle Aldatma Aracı Olarak Korku - Yaşar Nuri Öztürk


"Her yol üstünde oturup da tehdit savurarak/korku salarak Allah yolundan O'na inananları çevir' meyin. Yolun çarpığını isteyip durmayın. Hatırlayın ki, siz az idiniz; O sizi çoğalttı. Bir bakın, nasılmış bozguncuların sonu"
Kur'an, Âraf 86

Allah ile aldatma odaklarının olmazsa olmaz dayanaklarından biri de dine egemen kıldıkları korkudur.
Korkuyu egemen kılmanın en kalıcı ve güvenli yolu ise Allah'ı korku objesi haline getirmek ve bunu dinde ilkeleştirmektir. Ve bu yapılmıştır Hem de çok erken devirlerde.

Yanlış, takva' kavramının Kur'ansal yapısının dışına çıkarılıp korku aracı yapılmasından kaynaklanıyor. Geleneksel hurafe dini, takva konusunda da Kur'an çizgisinin dışına çıkmış ve milyonlarca insanın yıllar boyu şikâyetçi olduğu sakatlıklara vücut vermiştir.

Şimdi gelelim 'korku'nun dayanağı yapılan o güzelim takva kelimesine:

Kur'an dilinin büyük ustası Isfahanlı Râgıb (ölm. 502/1108) takvayı hem dil açısından hem de Kur'an'daki kullanımı açısından tanımlamıştır. Dil açısından "Takva, Itlr şeyi kendisine sıkıntı ve zarar verecek şeyden korumaktır."

Râgıb, dinsel gelenekte takvanın şu anlamda kıistalleştiğini de ekliyor:

"Benliği, günaha düşürecek işlerden koruyup sakındırmaktır." (Müfredat, vikaaye mad. Ayrıca bk. Firûzâbâdi; el-Kaamus, aynı mad.)

Hangi lügatten ve hangi dil ustasından yola çıkarsanız çıkın, takvanın ve onunla aynı kökten gelen sözcüklerden hiçbirinin 'korkmak, korkutmak veya korku' anlamı yoktur 'Korkulacak şeyden sakınmak' başkadır, 'korkmak' başkadır. Birinci anlamdan yola çıktığınızda dine, Allah'a ve insana bakışınız başka olur, ikinci anlamdan hareket elliğinizde başka olur. Birinci anlama göre Allah bir korku ve dehşet objesidir, ikinci anlama göre ise bir sakındıran, koruyan, acıyan ve uyaran kudrettir. Bunların ikisinin aynı kapıya çıktığını söylemek ise bilimdışılık, inatçılık ve uluksuzluk olarak algılanır Dini ve Allah'ı dehşet odağı haline getirmek olarak görülür.
Kısacası, Kur'an'daki takva ve ittika tâbirlerini 'Allah'tan korkmak' (doğrusu: Allah'ın iradesine ters düşen şeylerden sakınmak), müttaki tâbirini 'Allah'tan korkan' (doğrusu: Allah'ın iradesine ters düşen şeylerden sakı-nan), "ittekuni" tâbirini 'benden korkun!' (doğrusu: Benim irademe ters düşen şeylerden sakının) şeklinde tercüme etmek temelden yanlıştır; Kur'an'ın ruhuna ve mesajına aykırıdır.

Dini ve Allah'ı korku aracı haline getiren geleneksel korkucu din anlayışı, takva konusunda bilimsel açıdan da yanlışlar içindedir. Bu yanlışların en yaralayıcı görünümü ise Hucurât Suresi 13. ayetteki evrensel ilkenin Türkçeleştirilmesi sırasında dikkat çekmektedir.

Orada Cenabı Hak şu ilkeyi ifadeye koyuyor:

"Allah katında en değerliniz, takvada en ileri olanınızdır."

Şimdi takva kelimesi, gelenekçiliğin baskıcı din anlayışına göre ve şiddet yanlısı bir yorumla tercüme edilirse anlam şu olacaktır:

"Allah katında en hayırlınız Allah'tan en çok korkanınızdır!"

Kur'an böyle bir şey asla söylememiştir. Böyle bir şey doğru ise, örneğin Allah'ı en çok sevenler, Allah'ın buyruklarına ters düşmekten en çok uzak duranlar hiçbir değer ifade etmeyen insanlar olacaktır.

Adı geçen ilke-cümle, gerçek lügat verilerine ve Kur'an'ın ruhuna uygun biçimde tercüme edildiğinde anlam şudur:

"Şu bir gerçek ki Allah katında en değerliniz, en asiliniz Allah'ın iradesine ters düşen şeylerden en çok sakınanınızdır." Veya "Allah katında en hayırlınız, Allah'ın buyruklarına ters düşmekten en çok sakınanınızdır." Veya "Allah katında en hayırlınız, günaha düşürecek şeylerden en çok sakınanınızdır." Veya, "Allah katında en değerliniz en çok dindar olanınızdır."

Kur'an işte böyle diyor. Birileri ise tarih boyunca Kur'an'ı korku kitabı yapıp Allah'ı korku unsuruna dönüştürüyor ve inanmış insanları dehşete düşürüp dinlerini savunamaz hale getiriyor. Bilerek veya bilmeyerek insana da dine de kötülük ediyor.
Ve ne yazık ki iki binli yılların Türkiyesi'nin Diyanet İşleri Başkanlığı da böyle bir yanlışı dünyanın önünde aynen tekrarlıyor.

Türk-İslam düşünce tarihinin önemli isimlerinden biri olan Musa Cârullah (ölm.1949) bu şikâyeti dile getirirken şöyle diyor:

"İslam'a imanımız korku imanı değil, basiret imanı olmalıydı!"


Yaşar Nuri Öztürk - Allah ile Aldatmak sayfa 106-107-108)

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget